Steinberg Cubase 9 test 1

10th Ara 2016 Artline Blog

Cubase 9 piyasaya sürüldü. Peki geçmeye değer mi? Ben anlatayım, siz karar verin!

64 bit, İstikrar ve Eklentiler

Kullanıcıların Cubase 9’a geçip geçmeme konusunda verecekleri kararı etkileyecek en önemli unsur, bana göre, bu sürümle birlikte Steinberg’in 32 bit desteğini tamamen kesmiş olması. Bunun iki boyutu var: Birincisi, artık Cubase’in 32 bit’lik bir versiyonu yok. Bu zaten olması gereken bir şeydi, zira RAM’in bu kadar önemli hale geldiği bir noktada kimsenin 32 bit’lik sistemlerle çalıştığını zannetmiyorum.

32 bit desteğini sona erdirme kararının daha keskin olan tarafı ise, artık Cubase’in 32 bit’lik eklentileri (plug-in) de desteklemeyecek oluşu. Önceki sürümlerde, Steinberg’in VST Bridge adını verdiği bir teknoloji sayesinde, işletim sisteminiz ve Cubase sürümünüz 64 bit de olsa, 32 bit’lik eklentileri kullanmanız mümkündü. “Kısmen mümkündü” demek aslında daha doğru olur, zira VST Bridge’in başarı oranı % 50 civarındaydı.

Cubase 9 ile birlikte, Steinberg’in açıklamasına göre sistemin genelde daha istikrarlı çalışmasını sağlayabilmek için VST Bridge’in yerini Plug-In Sentinel diye yeni bir program almış. Bu programın görevi, selefinin aksine, 32 bit’lik eklentileri kullanılabilir hale getirmek değil, kara listeye almak ve Cubase’in ilgi alanından tamamıyla çıkarmak. Bu kara liste uygulaması Cubase’in daha önceki sürümlerinde de vardı, ama bilmeniz ve kurcalamanız istenmiyordu. Şimdi daha göz önünde bir yeri var.

Bu konunun Cubase 9’a geçip geçmeme kararını etkileyecek en önemli unsur olduğunu söyledim, zira yıllar önce geliştiricisi tarafından terkedilen ve güncellenmeyen, fakat bir şekilde vazgeçilmez hale gelmiş olan eklentiler var. Benim bu şekilde vazgeçemediğim, vedalaşmak istemediğim 7-8 eklenti var örneğin. Bunlar doğal olarak 32 bit’lik eklentiler ve bu noktada Cubase 9’a geçmenin artıları ile bu hususu teraziye koyup tartmak gerekiyor.

Konu tamamen çözümsüz değil tabii ki. Bilenler bilir, jBridge adında bir köprü yazılım var, tam da bu iş için tasarlanmış. Ben VST Bridge’den istediğim sonuçları elde edemediğim için zaten onu kullanmaktaydım, 9’da da kullanmaya devam edeceğim. Yabancı forumlarda jBridge’in Cubase 9 ile çalışmadığı yönünde deneyimler okudum. Fakat ben kendi sistemimde tüm 32 bit’lik eklentilerimi sorunsuz biçimde kullanabiliyorum (Windows 10).

Arayüzdeki Değişiklikler

Kozmetik olarak 8’den çok farklı değil. En önemli yenilik, Steinberg’in Lower Zone adını verdiği bölüm. İsteğe bağlı olarak ekranın alt yarısında açılan bu bölüm, ana pencereden ayrılmadan mikseri (kısmen) görmenizi, audio ve MIDI edit işlemlerini hemen oracıkta yapabilmenizi sağlıyor. Ana penceredeki bir track üzerinde yer alan herhangi bir klibi çift tıkladığınızda, klip eskiden olduğu gibi yeni bir sayfada açılmak yerine bu alt bölümde, meşrebine uygun bir editör ile birlikte görüntüleniyor. Aynen Logic’te, kısmen Ableton Live’da olduğu gibi.

Bu ana pencereyi ciddi oranda küçülten birşey. Tek ekranla çalışanlar ve özellikle dizüstü bilgisayar kullananlar için belki kullanışlı olabilir, ama stüdyo ortamında çalışanlar ve benim gibi iki-üç ekrana yayılmayı sevenler için klostrofobik bir durum. Neyse ki ayarlardan bu “özelliği” kapatıp, editörlerin yine eskiden olduğu gibi ayrı pencerelerde açılmalarını sağlayabiliyorsunuz.

Kişisel olarak eskiden beri hazetmediğim ve kapalı tuttuğum Transport Paneli ekranın en altında, daha mütevazı bir konuma yerleştirilmiş. Onu da kapatmak mümkün.

Cubase arayüzünün belki de en iyi özelliklerinden biri, dilediğiniz ölçüde kişiselleştirilebilmesi. İlk bakışta kalabalık görünen bu arayüzü, sıkça kullanmadığınız düğmeleri, bölümleri vs kapatarak sadeleştirmeniz mümkün. 9 bu konsepti bir adım daha öteye götürmüş. Inspector Panel de dahil olmak üzere arayüzün her noktasını dilediğiniz gibi kişiselleştirebiliyorsunuz.

Cubase ile birlikte gelen tüm eklentilerin arayüzleri yenilenmiş. Yeni arayüzler daha yüksek kontrast sunuyor; hangi düğmeyi nereye ne kadar çevirdiğinizi görmek de daha kolay.

Miks Ayarlarını Geri Alabilme

Benim en sevdiğim yenilik galiba bu oldu. Şimdiye kadarki sürümlerde geriye alma (undo) yalnızca edit işlemlerini kapsıyordu. Mikser üzerinde ya da eklentiler üzerinde yaptığınız işlemler geri alınamıyordu. 9’la birlikte artık mikserin kendi History sekmesi var. Mikserde yaptığınız her işlem burada kayda geçiyor ve aynen global History penceresinde olduğu gibi, istediğiniz bir ana geri dönebiliyorsunuz. Hem mikste hoşunuza gitmeyen bir şey yaptığınızda geri dönmek daha kolay, hem de birkaç farklı fikir deneyip tek tıkla bunların arasında geçiş yapmak ve karşılaştırmak mümkün.

Sampler Track

Cubase’te audio sample’ları üretmek ve bunlarla oynamak daha önceki sürümlerde bir nevi “hack” idi. 9’da getirilen Sampler Track ile artık kolayca kendi sample’larınızı üretip manipüle edebilirsiniz. Instrument Track gibi düşünün, ama sanal enstrümanın olması gereken yerde Groove Agent’ın pad’lerinden tek bir tanesi varmış gibi. İçine dilediğiniz audio klibini sürükleyip bırakabiliyorsunuz. Sonra o klibin başlangıç/bitiş noktalarını belirleyip, fade in/out verip, transpoze edip, MIDI klavye ile çalabiliyorsunuz.

Frequency ve Maximizer

Frequency adında yeni bir equalizer eklenmiş. 8 bant parametrik bir EQ bu, ve her bant için bağımsız olarak linear phase etkinleştirilebiliyor. Yine her bant için bağımsız olarak üç moddan birini seçebiliyorsunuz: 1) Stereo; bu moddayken yaptığınız ayarlama her iki kanala da aynı biçimde uygulanıyor. 2) L/R; bu modda sağ ve sol kanallara tamamen bağımsız olarak müdahale edebiliyorsunuz. Yani, sadece birinci bandı kullanarak sağ kanala 40 Hz’ten başlayan bir low cutuygularken, sol kanala 80 Hz’te Q değeri 8 olan bir boost uygulayabiliyorsunuz. Bunun gibi kullanabileceğiniz 7 bandınız daha var. 3) M/S konfigürasyonunda ise yine her bir bant için sağa-sola panlanmış seslere ayrı, ortadaki seslere ayrı müdahale edebiliyorsunuz.

Frekansları gösteren grafiğin altına bir piyano klavyesi yerleştirilmiş, böylelikle Hz cinsinden değil de nota cinsinden düşünmeyi ve konuşmayı seviyorsanız, nereye müdahale edeceğinizi belirlemek daha kolay hale getirilmiş.

Cubase 8.5’te ortaya çıkardığım ve tam da miks aşamasına gelmiş olan bir parçayı 9 ile miksledim. EQ çok sübjektif, kişisel tercihlere bağlı bir konu. Dolayısıyla söyleyeceklerim tabii ki kendi gözlemlerimi yansıtacak, ama elde bu EQ varken başka bir alternatif arayışına gerek kalmayacağı kanaatindeyim. Bunun tek istisnası, işlediği sese kendi rengini veren ve o nedenle tercih edilen “özel” EQ’lar olabilir. Ama düzeltme ve makul ölçülerde tonlama için şeffaf bir EQ ihtiyacı olduğunda benim için arayış sona ermiştir.

Maximizer kullanmayı sevmiyorum. Sese yaptığı etkiyi beğenmiyorum. Fakat günlük iş akışı içinde sıklıkla kullanmak durumunda kalıyorum. “Bir taslak hazırladım, sana gönderiyorum, bir dinle bakalım ne diyeceksin” diyeceğim durumlarda gerekli oluyor. Çünkü onu kullanmazsam “Gönderdiğin parçanın seviyesi çok düşük” diyorlar. Çünkü yıllardır süregelen volüm savaşları insanlara volüm düğmesini kullanmayı unutturdu, herşey bangır bangır olsun istiyorlar. Spotify’da, iTunes’da master edilmiş parça dinledikten sonra benim gönderdiğim demoyu açtıklarında aynı ses seviyesinde olsun istiyorlar. Ve öyle olmak zorunda.

İçimi döktüm. Maximizer böyle mastering öncesi geçici durumlar için hızlı bir çözüm sunuyor ve o yüzden gerekli. Cubase ile birlikte gelen emektar maximizer’ı pek gözüm tutmuyordu o yüzden Ozone’un içindekini kullanıyordum. 9’la birlikte Cubase’inkini elden geçirmişler. Classic ve Modern diye iki seçenek getirmişler. Classic dediği bizim eski emektar maximizer. Modern çok hoş. Çok daha etkili ve sesi daha önce kullandığım maximizer’lara göre çok daha az bozuyor. Güle güle Ozone’daki maximizer.

Sonuç

Ben bu yazıyı yazarken (10 Aralık 2016, yayınlanması birkaç gün sonra olabilir) Cubase 8.5’ten 9’a geçiş fiyatı Steinberg web sitesinde € 99.99 olarak veriliyor. Değer mi?

Daha önceki sürümler ya arayüz açısından önemli değişiklikler getirdiler, ya performans ve stabilite açısından, ya da içerik açısından. 9 bunların hiçbirinde iddialı değil. O yüzden karar vermek de kolay değil. Henüz 9’u kurup kullanmaya başlayalı birkaç gün oldu. “120 kanal açıp her birine compressor ve reverb ekledim, bir önceki versiyona göre CPU kullanımında % 17 daha verimli olduğunu tespit ettim” diyecek ölçüde nicel bir inceleme yapmadım. Önümüzdeki günlerde önemli olduğunu düşündüğüm bir hususu farkedersem bu yazıyı güncelleyeceğim.

Vedalaşmak istemediğiniz 32 bit’lik plug-in’leriniz yoksa, veya jBridge ile uğraşmaktan çekinmiyorsanız, eksi kefesine konacak fazla birşey yok. Artı kefesinde miks işlemlerini geri alabilme, Frequency adı verilen yeni equalizer ve sample’larla uğraşmayı sevenler için Sampler Track var.

Doruk Somunkıran

Doruk Somunkıran’ın  izniyle www.doruksomunkiran.com sitesinden alıntı yapılarak yayınlanmıştır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ses kayıt stüdyoları ses kayıt Stüdyosu ses stüdyosu