Demo Nasıl Hazırlanır?

10th Nis 2015 Artline Blog

Demo hazırlarken dikkat edilmesi gereken şeyler. Neler yapılmalı, neler yapılmamalı?

Her müzisyenin, her grubun bir demosu olmalıdır. Müzik kariyerinizin ilerlemesinde kullanacağınız en önemli unsurdur demo.

Bunu herkes bilir, ama nedense etkin bir demo hazırlamak için yeterince özen gosterilmez çoğunlukla. Yanlış anlaşılmasın; etkin derken üzerinde para harcanmış, zaman harcanmış gibi şeyleri kastetmiyorum. Kimi grupların varını yoğunu harcayıp yaptırdığı demolar vardır ki etkin olmazlar. Nedir etkin demo yapmanın sırrı? Gelin buna biraz kafa yoralım.
Demo bir iletişim biçimidir. Bir plak şirketi yetkilisine, bir prodüktöre veya organizatöre “bak biz böyle müzik yapıyoruz” deme yönteminizdir. Etkin iletişimin en önemli kurallarından biri kendini karşındakinin yerine koymaktır. Şimdi biz de bunu yapalım.

Birine demo göndermeye karar verdiğinize göre ve aklın yolu bir olduğuna göre, sizinle aynı anda birçok diğer müzisyen ve grup da bu insana demo gönderiyor demektir. İstatistiksel olarak bu kişi eline gecen demoların çok küçük bir bölümünü saklayıp, sahipleriyle temasa gecer, büyük kısmını ise çöpe atar. Dolayısıyla demonuzu dinlemeye hazırlanırken “büyük ihtimalle berbat bir şey geliyor” ve “keşke güzel bir sey olsa” duygularının karışımını yaşar.

Bu insanlar genellikle çok da meşgul insanlardır. Dolayısıyla demonuzu dinlemek icin 1-2 dakikadan fazla zaman ayırmalarını beklemeyin. İnsan birkaç saniye içerisinde güçlü izlenimler edinip bunlara tutunma eğilimi olan, büyük ölçüde önyargılı bir varlıktır.

Dolayısıyla: amacımız, demoyu gönderdiğimiz kişinin ilk izleniminin olumlu olmasını sağlamak. Bunu başarırsak demo’ yu dinler, bir süre sonra bir kez daha dinler ve bizimle temasa gecer.

Berklee College of Music’den yeni mezun olmuş bir çaylak konumundayken, ne yapacağımı bilmemenin verdiği karmaşa içinde, bana bir yol gösteren olsa ne iyi olur diye düşünerek Ahmet Ertegün’e bir mektup gönderdim. Atlantic Records benim yaptığım müzik tarzına yakın olmadığı için doğrudan bana yardımcı olması gibi bir beklentim yoktu; bunu mektubumda açıkça belirttim ve yalnızca saygı duyduğum, deneyimli birinin görüşlerine başvurmak istediğimi yazdım.

Birkaç gün sonra Berklee’de gezinirken cep telefonum çaldı; bir kadın “Ahmet Ertegün’ün ofisinden arıyorum, sizinle görüşmek istiyor” dedi. “ebele gübele” diyerek kendimi boş sınıflardan birine kilitledim. Heyecanlanmıştım, sonuçta insan Rock’tan R&B’ye kadar popüler müziğin her türünün gelişimine büyük katkısı olmuş biriyle hergün telefonda konuşmuyor.

“Yaptıkların çok güzel seyler, tebrik ederim” dedi Ahmet Ertegün ve devam etti: “ama şu anda müzik piyasası müthiş bir değişim içinde ve senin yapmaya çalıştığın şeyi yapmak da giderek zorlaşıyor. Bunu peşinen söyleyeyim. Ama konuşmak istersen ben buradayım, New York’a yolun düştüğünde gel görüşelim.”

Tam bir hafta sonra Ertegün’ün Manhattan’daki ofisindeydim. Açık sözlü, dobra dobra, kibirden uzak bir tavrı vardi. Dünyanin neresinde olursa olsun karşılaşan her iki Türk’ün yapacağı gibi önce memleketi kurtardık. Sonra bir süre müzik endüstrisinin gidişatından konuştuk. Sonra bana o sıralar ilgilendiği bir rap’cinin kendisine gönderdiği demo CD’yi dinletti.

15 yıldır müzikle haşır neşir olan ben o an “uyandım”. Dinlediğimiz müzik inanılmayacak derecede sadeydi. Rap zaten prodüksiyon açısından sade bir müziktir ama bunda onun ötesinde hissedilir bir sadelik vardı; kupkuru, net bir insan sesi, arkada yalın bir “beat” ve sağa sola serpiştirilmiş birkaç ufak destekleyici motif.

Gereken de buydu; rap’ci gerçekten çok başarılı bir laf cambazıydı ve demonun yalnızca bunu göstermesi gerekiyordu; onun dışında birşey dikkati üzerine çekerse ana konudan dikkati uzaklaştırmış olacaktı.

Ertegün’ün parçayı ne kadar heyecanla dinlediğini gözlerken aklıma o sıralar demo yapmaya uğraşan bir arkadaşım geldi; son derece yetenekli bir şarkıcı ve söz yazari olan ve parçalarını çok güzel söyleyen bir kızdı bu. Grup üyelerinin “gitar solom iyi olmadı bir daha çalayım” veya “davul tonlamasını beğenmiyorum, bir daha yapsınlar” gibi kaprisleri yüzünden demo yapma süreci uzadıkça uzamış ve sonuçta kızın bütçesini tükettiği halde kimsenin memnun olmadığı birşey ortaya çıkmıştı. Ne yazık.

Şimdi bu hikayeden yola çıkarak adım adım etkin bir demo nasıl yapılır onu belirleyelim.
,
1. Kendinizi tanıyın
Müziğinizin güçlü yanları nedir? Sizi diğerlerinden farklı yapan sey? Sözlerin çarpıcılığı? Bestelerin akılda kalıcılığı? Grubun sahne performansı? Virtüözlük?

2. Parçalarınızı seçin
Birinci maddede belirlediğiniz güçlü yanlarınızı en iyi şekilde yansıttığına inandığınız üç parça seçin. Kaynaklarınızı az sayıda parça üzerinde yoğunlaştırmakla olayı kontrol altına alıyorsunuz.

3. Düzenleme yapın
Seçtiğiniz parçaları sıfırdan bir daha düzenleyin. Düzenleme sırasında birinci maddede belirlediğiniz güçlü yanınız aklınızdan çıkmasın.

Çarpıcı olan şey sözlerinizse, düzenlemelere gereksiz gitar soloları koymayın. Yok gitar virtüözlüğünüzü vurgulamak istiyorsanıiz, sözleri kısa ve öz tutun. Eğer bir grupsanız, herkes birinci madde konusunda anlaşmaya varsın ve egosu büyük gelenler gidip kendi gruplarını kursun.

Unutmayın: karşınızdakinin ilk izlenimlerini oluşturmak icin yalnızca birkaç saniyeniz var. Bu saniyeleri gereksiz intro’larla ziyan etmeyin. Yaptığınız düzenlemenin her saniyesinin bir görevi olsun.

4. “Dört yeter” kuralı
Düzenlemelerinizde -standart bir pop veya rock düzeni icin konuşuyorum- bir solo enstruman (veya vokal), bir eşlik eden enstruman, bir bass ve bir de vurmalı çalgı (örneğin davul) yeterli olmalı. Yani toplam dört unsur. Bunun üzerine birşeyler eklemeye çalışıyorsanız işi karıştırmaya çalışıyorsunuz. Amaç dinleyicinin dikkatini dağıtmak değil, sizin kontrol ettiğiniz bir noktaya odaklamak. Yalın düzenlemelerde bu odağı nereye yerleştireceğinizi kontrol etmek çok daha kolaydır.

5. Veee, kayıt!
İster bir stüdyoya gidin, ister kendi olanaklarınızla kaydedin. Para sizin, tercih sizin. Ama kayıt sırasında hedefiniz “temiz” bir kayıt olmalı. Kayıtta gürültü olmasın, sinyal seviyesi iyi ayarlansın, sesler aslına uygun şekilde kaydedilsin.

Herseyi efektsiz kaydetmeye çalışın. Gitaristlerin vazgeçemedikleri distortion ve chorus benzeri efektler olabilir, onlar olmadan çalamıyorlarsa ve bunlar parçanın vazgeçilmez unsuruysa bırakın oyle kalsin. Ama kayıtta reverb hiçbir şekilde kullanmayın.

6. Miksaj
Miksaj için genel bir şablon verilemez, ama mümkün olduğunca herşeyi efektsiz bırakmaya çalışın, yalnızca vokal ve solo enstrumana, bir de davul kullanıldıysa trampete sır kadar reverb verin. Destekleyici enstrümanları sağa ve sola pan edin.

7. Vitrin
Seçtiğiniz üç parçadan en çarpıcı olanını başa koyup bir CD yapin. CD’nin üzerine güzel bir CD label( etiket) hazırlayıp koyun. Burada telefonunuz e-mail adresiniz de yeralsın, olur ya gönderdiğiniz kişi mektubunuzu ve CD’nin kutusunu kaybeder.

Grubunuzla veya kendinizle ilgili bir özgeçmiş hazırlayın, mümkün olduğunca kısa az ve öz olsun, isterseniz resim de koyabilirsiniz.

Eğer sahne performansınız iyiyse, bir konserinizin video kaydını alıp göndermeyi de düşünün. Bu tür şeyler karşınızdakinin karar vermesinde önemli rol oynayabilir.

8. Hedef
CD’yi göndereceğiniz kişiyi doğru seçin. Yaptığınız tarz müzikle ilgilenen biri olsun. Mümkünse demo yu elden vermeye çalışın. Postayla gönderecekseniz kısa bir mektup koyup niyetinizi aktarın. “Müziğimle kendimi ifade ediyorum” veya “içimden geldiği gibi müzik yapıyorum” gibi ben merkeziyetçi ifadelerden kaçının.
Yaptığınız işi ciddiye aldığınızı, bunu geçici bir heves olarak görmediğinizi gösterecek bir izlenim vermeye çalışın. Sonuçta karşınızdakinden size yatırım yapmasını istiyorsunuz. Yatırım yapılacak kadar güvenilir olduğunuzu göstermek sizin sorumluluğunuz.

9. Üç ay geçtikten sonra 1. maddeden tekrar başlayın
DORUK SOMUNKIRAN ‘ın Müzik Tek teki bir yazısından kaynak göstererek alıntı yapılabilir ibaresi doğrultusunda yapılan alıntıdır.

(c) 2004 Doruk Somunkıran. Kaynak göstererek alıntı yapmak serbesttir.